OKUMAK ÜZERİNE
‘’Yaşamak için okuyun’’ demişti, Flaubert.
Peki ama nasıl?
Sizin için birkaç düşünürün okuma üzerine söylediklerini derlemeye çalıştım.
Her telden çalan biri misiniz? O zaman ‘Melankolinin Anatomisi’ adlı eserin sahibi İngiliz yazar Robert Burton (Ölüm 1640) ile aynı kitap okuma alışkanlığına sahipsiniz demektir. Çünkü kendisi "En büyük arzum her şeyi az buçuk bilmektir" demiş ve çok kitabı yöntemsiz bir şekilde ve kafa karışıklığı ile hatmettiğini belirtmişti.
Filozof Justus Lipsius (Ölüm 1606) da "Çoğunluğun yaptığı gibi, sadece bir bilimin kölesi olmayın, sadece bir konu üzerinde düşünmeyin, her telden çalın" demişti.
Bir de tam tersini düşünenler var Seneca (Ölüm MS 65) gibi. "Dikkat et, birçok yazarı ve her türden kitabı okumak seni tutarsızlığa ve kararsızlığa sürüklemesin. Aklında sürekli egemenlik kazanacak düşünceler elde etmek istiyorsan sınırlı sayıdaki usta düşünürlerden ayrılmaman, onların yapıtlarını sindirmen gerek. Her yer hiçbir yer demektir. Bir kişi tüm zamanını oradan oraya dolaşarak harcadığında, öldüğünde hiç arkadaşı yoktur ama birçok tanıdığı vardır. Aynısı, tek bir yazarı yakından tanımak istemeyen aceleci, telaşlı insanlar için de geçerli olmalı. Çok sayıda kitap okumak ya şaşkınlığın ya da odaklanma sorununun göstergesidir." diyor ve kendi okuma alışkanlığını şöyle özetliyordu: "Klasik yazarları okumalısın. Her gün seni yoksulluğa, ölüme karşı, gerçekte başka talihsizliklere karşı da güçlendirecek bir şey kazan. Okuduğum birçok şeyin bir parçasına sahip çıkarım."
Mark Twain de Seneca gibi düşünüyor olsa gerek ki şöyle demiş: "İyi kitaplar okumayan adam, okuyamayan adamdan daha iyi değildir."
Aynı şekilde filozof Francis Bacon da "Bazı kitapların tadına bakılmalı, bazıları yutulmalı, ancak sadece birkaçı iyi çiğnenmeli ve iyice sindirilmelidir." demişti.
"Önce en iyi kitapları okuyun, yoksa onları hiç okuma şansınız olmayabilir." Yazar Henry David Thoreau (Ölüm 1862) da kitap seçilmesi gerektiğini düşünenlerden.
"Eğer
okuduğumuz bir kitap bizi kafamıza vurulan bir darbe gibi
sarsmıyorsa, niye okumaya
zahmet edelim ki?’’ diyen
Kafka’yı da bu gruba dahil edebiliriz. Bir de kitap okumanın
rahatlatan kısmı üzerinde duranlar var. Bunlardan biri
Schopenhauer. "Okurken bir başka kimse bizim için düşünür.
Bunun içindir ki kendi düşüncelerimizle meşgul olduktan sonra
elimize bir kitap almak her zaman bizi bir parça rahatlatır."
Balzac "Okumak bize bilinmeyen arkadaşlar getirir" ve Carl Sagan da "Bir kitaba baktığınızda başka birinin sesini duyarsınız, belki de 1000 yıl önce ölmüş birinin. Okumak, zamanda yolculuk yapmaktır" demiştir. Bunlar da insan ruhuna iyi gelen şeyler olarak düşünülebilir.
Schopenhauer’un okumak ile ilgili dikkat çekmek istediği bir husus daha var ama. Sürekli olarak okumanın insan zihnine zarar vereceğini söyler. "Okumak kendilerini ahmaklaştırır. Çünkü her boş vakitte okumak ve sürekli olarak sadece okumak zihni, mütemadiyen elle çalışmaktan daha fazla felç edici bir etkiye sahiptir. Bir kimse ne kadar fazla okursa, okuduklarından kalan izler de kaçınılmaz olarak o kadar az olacaktır."
Sadece
çağdaş ve popüler yazarları okumanın zararına ise Einstein
şöyle değinmiştir: "Yalnızca gazeteleri ve en iyi ihtimalle
çağdaş yazarların kitaplarını okuyan biri, bana gözlükleri
küçümseyen son derece miyop biri gibi görünüyor. Hiçbir zaman
başka bir şey göremediği veya işitemediği için,
tamamen
zamanın ön yargılarına ve modalarına bağımlıdır.’’ Bir
kitabın başlangıcı muhtemelen çoğumuz için önemlidir ancak
Edgar Allan Poe (Ölüm 1849) "Ne kadar çok kitap etkileyici
başlangıçlardan yoksun olduğu için acı çekiyor" diyerek
bu konuya dikkat çekmiştir.
Epiktetos’un bir iç konuşmasını da hoşuma gittiği için yazmak istedim: "Her gece, sonraki gün içerisinde öğrencilerimle birlikte hangi eseri okumamız gerektiğini hatırlayıp onun üzerinde biraz düşünüyorum. Daha sonra soruyorum kendime: Bir kimsenin bu kadar okumasının anlamı nedir, diye. Benim için en iyisi uykudur deyip yatıyorum"
Kapanışı Cicero ile yapıyorum;
‘’Kitapsız bir oda, ruhsuz beden gibidir.’’
Yorumlar
Yorum Gönder